Hazine’den aldığı arazi yaban hayatı koruma sahası çıktı haberi, Türkiye’de taşınmaz satışlarında dikkat çeken bir örnek olarak gündemde. Habertürk’ten Fevzi Çakır’ın aktardığı bilgiye göre; İhale şartnamesinde “villa tipi konut yapılabilecek, göle nazır arazi” ifadesiyle alıcıya sunulan taşınmaz, aslında 2006 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla koruma altına alınmış bir alan olarak kayıtlarda yer almıştır. Bu gelişme, alıcıların hayallerini yarıda bıraktı ve hukuki süreci kaçınılmaz hale getirdi.
Emsal niteliğinde yargı süreci
Olay yargıya taşındığında Asliye Hukuk Mahkemesi kritik bir karar verdi. Mahkeme, ihale şartnamesindeki vaatler ile arazinin gerçek hukuki statüsü arasındaki çelişkiye dikkat çekti. Koruma sahası olan bir alanın “villa yapılabilir” gibi gösterilmesi, hukuki açıdan ciddi bir sorun doğurdu. Bu nedenle dava, yalnızca bireysel bir mağduriyet değil, aynı zamanda kamu ihale süreçlerinin güvenilirliği için emsal teşkil etti.
Alıcıların yaşadığı mağduriyet
Alıcılar açısından süreç büyük ekonomik kayıplara yol açtı. Avukatlarının ifadesine göre, şartnamede villa yapılabileceği yazıyordu ancak bu bilgi gerçeği yansıtmıyordu. Yıllar sonra arazinin aslında arsa vasfını kaybettiğini fark eden alıcılar, mecburen dava açtı. Böylece hem maddi zarara uğradılar hem de uzun yargı süreciyle karşı karşıya kaldılar.
Arazi satışlarında dikkat edilmesi gerekenler
Bu olay, “Hazine’den aldığı arazi yaban hayatı koruma sahası çıktı” örneğiyle sınırlı kalmıyor. Daha önce de benzer davalar kamuoyuna yansımıştı. Uzmanlar, özellikle yatırımcıların ihale şartnamelerini yalnızca yüzeysel okumak yerine hukuki statüyü resmi kurumlar aracılığıyla teyit etmesi gerektiğini vurguluyor. Çünkü arazi niteliği, resmi kayıtlarla uyuşmadığında ciddi sorunlar yaşanabiliyor.
Benzer davalarla karşılaştırma
Türkiye’de daha önce de “imar izni var” diye satılan bazı arazilerin aslında tarım alanı ya da koruma bölgesi çıktığı bilinmektedir. Bu davalar, yatırımcıların dikkatini çekiyor ve “emsal karar” niteliği taşıyor. Hazine arazilerinin satışı söz konusu olduğunda ise süreç çok daha kritik hale geliyor. Çünkü kamu kurumlarının güvenilirliği de bu süreçlerle ölçülmektedir.
Gelişmeler yakından takip ediliyor
Hukuki süreç halen güncelliğini koruyor ve yeni gelişmeler beklenmektedir. Yargıtay’a taşınabilecek olası temyiz süreci, davayı daha da kapsamlı hale getirebilir. Dolayısıyla yatırımcılar ve hukukçular bu davayı dikkatle izliyor. Çünkü alınacak nihai karar, gelecekteki arazi satışları için yol gösterici olacaktır.