Kategoriler
Emlak Haberleri

İstanbul’da 5 konuttan biri riskli alanda

İstanbul, coğrafi konumu nedeniyle jeolojik açıdan oldukça riskli bir bölgedir. Son yıllarda artan deprem faaliyetleri ve olası Büyük Marmara Depremi tehlikesi ile birlikte, İstanbul’un yapılaşması ve düzensizliği en önemli tartışma konularından biri haline geldi. İstanbul’un Çevre Düzeni Planı’na ilişkin yapılan bir raporda, heyelan alanları, kumullar, erozyon alanları, eğimli alanlar ve dolgu alanları gibi riskli bölgelerin zaman içinde deprem açısından riskli hale gelmesine rağmen yapılaşmaya açıldığı belirtilerek, jeolojik açıdan riskli olduğu belirtilen bölgelerdeki konut alanlarının toplam konut alanları içinde yüzde 20.4’lük bir paya sahip olduğu tespit edilmiştir.

Milliyet’ten Mert İNAN’ın haberine göre; İstanbul’da riskli bölgeler üzerine yapılan düzensiz yapılaşma, kentin deprem açısından daha da riskli hale gelmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu, riskli alanların imara açılmaması gerektiği konusunda uyarıda bulunarak, bu alanların tespit edilmesini ve gerektiğinde tedbirlerin alınmasını önermektedir.

İstanbul’da Riskli Bölgeler Nelerdir?

İstanbul’un riskli bölgeleri, heyelan alanları, kumullar, erozyon alanları, eğimli alanlar ve dolgu alanları gibi jeolojik açıdan hassas alanlardır. Bu bölgeler, deprem açısından oldukça risklidir ve yapılaşmaya uygun değillerdir. İstanbul’un Çevre Düzeni Planı Raporu’na göre, İstanbul genelinde riskli alanlarda yer alan konutların toplam yüzde 20.4’lük bir paya sahip olduğu tespit edilmiştir.

Su Havzaları ve Dere Yatakları Üzerinde Yapılaşmış Konut Alanları

İstanbul’da doğal kaynaklar olarak büyük önem taşıyan 7 adet su havzası bulunmaktadır. Terkos, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Alibeyköy, Sazlıdere, Elmalı ve Ömerli su havzaları olarak belirlenen bu bölgeler, İstanbul’un su kaynaklarının önemli bir bölümünü oluşturur. Ancak, İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu’na göre, bu alanların üzerinde 8 bin 829 hektarlık düzensiz yapılaşmış konut alanları bulunmaktadır. Bu yapılaşmanın 4 bin 444 hektarı Anadolu Yakası’nda Elmalı ve Ömerli Havzaları’nda, 4 bin 386 hektarı ise Avrupa Yakası’ndaki 6 adet su havzasında yer almaktadır. Bu durum, İstanbul’un su kaynaklarının kirlenmesine, su kaynaklarına zarar verilmesine ve doğal dengenin bozulmasına neden olmaktadır.

Ormanlar Yapılaşma Baskısı Altında

İstanbul’un orman alanları da yapılaşma baskısı altındadır. İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu’na göre, orman alanları üzerinde yapılaşmış konut alanlarının çoğunluğu Avrupa Yakası’ndaki orman alanları içinde yer almaktadır. İlçe bazında değerlendirildiğinde, Anadolu Yakası’nda en fazla yapılaşmanın Beykoz (589 hektar) ve Ümraniye ilçelerinde gerçekleştiği tespit edilmiştir. Avrupa Yakası’nda ise Esenler ilçesinde yapılaşma baskısı görülmektedir. Orman alanları üzerindeki yapılaşmış konut alanları, orman alanlarına yerleşmiş konut alanları içinde yüzde 16’lık bir oranı oluşturmaktadır.

İstanbul’un Jeolojik Yapısı ve Riskli Bölgeler

İstanbul, iki büyük kıtanın birleşme noktasında yer almaktadır. Bu nedenle, İstanbul’un jeolojik yapısı oldukça karışıktır ve farklı katmanlardan oluşmaktadır. Ayrıca, İstanbul, birçok fay hattı üzerinde yer almaktadır. Bu nedenlerle, İstanbul, deprem açısından oldukça riskli bir bölgedir.

İstanbul’da, riskli bölgeler heyelan alanları, kumullar, erozyon alanları, eğimli alanlar ve dolgu alanları gibi jeolojik açıdan hassas bölgelerdir. Bu bölgelerde yapılaşmaya uygun değildir ve deprem açısından oldukça risklidir. İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu’na göre, İstanbul genelinde jeolojik açıdan riskli bölgelerde yer alan konutların toplam yüzde 20.4’lük bir paya sahip olduğu tespit edilmiştir.

İstanbul’da Yapılaşma ve Düzensizlik

İstanbul, Türkiye’nin en büyük şehri ve dünyanın en kalabalık şehirlerinden biridir. Bu nedenle, İstanbul’da yapılaşma baskısı oldukça yüksektir. İstanbul’un tarihi dokusu, coğrafi konumu ve doğal güzellikleri, yapılaşmanın planlı ve düzenli bir şekilde yapılmasını gerektirir. Ancak, son yıllarda İstanbul’da yapılaşmanın düzensiz bir şekilde gerçekleştiği ve riskli bölgelerin de yapılaşmaya açıldığı tespit edilmiştir. Bu durum, İstanbul’da yaşayanların güvenliği ve çevrenin korunması açısından oldukça önemlidir.

İstanbul’da yapılaşma ve düzensizlik, birçok soruna neden olmaktadır. Bunların başında, çevre kirliliği ve doğal dengenin bozulması gelmektedir. Yapılaşmanın düzensiz bir şekilde gerçekleşmesi, doğal kaynakların kullanımını da etkilemektedir. Su kaynakları, ormanlar ve tarım alanları, yapılaşmanın düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesi gereken alanlardır. Ancak, İstanbul’da yapılaşma baskısı nedeniyle bu alanlar da yapılaşmaya açılmaktadır.

İstanbul’un geleceği için, yapılaşmanın planlı ve düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. İstanbul’un tarihi, kültürel ve doğal güzellikleri, gelecek nesillere korunarak aktarılmalıdır. Aksi takdirde, İstanbul’un güzelliği ve zenginliği kaybedilebilir.

Sonuç olarak İstanbul’un Çevre Düzeni Planı Raporu’na göre, İstanbul’da yapılaşma baskısı nedeniyle riskli alanlarda konutlar yapılmaktadır. Bu durum, İstanbul’un deprem açısından oldukça riskli bir bölge olması nedeniyle, büyük bir tehlike oluşturmaktadır. İstanbul’un doğal güzellikleri, ormanları, su kaynakları ve tarım alanları da yapılaşmanın düzensiz bir şekilde gerçekleşmesi nedeniyle tehdit altındadır. İstanbul’un geleceği için, yapılaşmanın planlı ve düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.